1 Eylül 2012 Cumartesi

kısa mesafelerde el sallanmıyordu biliyordum.


sen beni seviyorken hiç trene binmemiştin.
ve hiç el sallamamıştım ben sana.

şimdi bir trendesin, 
ve artık bütün aşklar ufukta bir nokta, yerde bir karınca.

esra demirci

yoldaki birikintisi suyun.

saçlarınız; omuzlarınızın şeffaf örtüsü
ve benim sizi ağırlayacak güzellikte bir salonum bile yok.

yüzünüzde çocuklar ağlıyor/ siz bunları görmezden gelmekte usta
ben bu dünyadan Tanrının bin türlü pişmanlığı görerek geçiyorum
yanılsa da kabul etmeyen, yolumuzu belirleyen
ve öldükten sonra yolumuzu bulacağımızı bize anlatan Tanrının pişmanlığı
ve aleni yalnızlığı
inkar yakışmıyor bu büyüklüğe-evet haklısınız.

mor bir duvara çarptım siz her sustuğunuzda.
susmanız konuşmaklarınızdan bir kelime seçememeniz.
bunlar sizin dolu oluşunuz.

özlem: sizin bağrınızın boş ve şu oğlan çocuğunun uzakta duruşu,
umarsızlık: mektupları özleyişiniz ve telefonuzun çalmamasıdır.
bu ikisi de acıtıyordur/acıları gerçeğe çevirerek ve
anlık mutlulukların kısa tesirlerinden kurtularak yaşıyoruzdur elbet.

bir şiire çevrili başınız,
o güzel başınız bir mısraya çevrili.
o şiiri ben yazmadım.
ben sizin başınızı çevirip bakacağınız kadar güzel bir şiir yazamadım.
başınız, benim şiirimin dar sınırları arasına giremeyecek kadar görkemli.

dudaklarınız; yuvasından uçmaya can atan beyaz bir güvercin
ağlatılarınızı dinliyoruz.
canımı söküp ortaya bir yere bırakıyorum

ah benim en büyük acımdır, sahipsizliği canımın.

sonuna geldik ey gül, ey güzel, ey şahaneliğinden haberli gülüş
portakal çiçeğine selam eder, gözlerinizden öperim.

ölüş güzel oluştur.
ölmek en sakin eylem.

esra demirci

21 Ağustos 2012 Salı

Bünyamin.

hüzünlenemiyor insan modern kapıların ardında
bana bir kez doğru olunsa, o tafrayı alıp göğsüme bastırmak isterim
yabani otları yolarak ve nasihatler vererek Bünyamin'e
Bünyamin, seninle konuşmak için hep eğilmemiz gerekiyor ya
dipte ve yal
an ve boş bir hayatın en ve tek güzel yanısın sen.
bir kerecik daha öpseydim o ulu ağzından
diyecektim ki; "saçlarından geçirmek bir tarağı; aşktır."
bodrum katı hayali; balkon,
bulutlara yakın olanların hayali ise balkonda fiyakalı bir ölümdür.
bir çıkacaksın, fırlayacaksın bozuk bir musluktan fışkıran bir su tanesi gibi
gideceksin ey kırmızı düşüm, turuncu sıcağım, yeşil göğüm!
gidip ikincilere kedi, kedilere anne, annelere düş, düşlere süs olabilirsin
yalnızca fincanı ısıtır, ardından taşıp sahibinin elini yakabilirsin.
Uzakları daha uzak, olmazları imkansız edebilirsin
sen Bünyamin güzel ne varsa çirkin edebilir,
dahil olduğun hayatlarda kendini hariç tutabilirsin.

tüm bu vurdumduymazlıklarda yüzyıllardır konumuz: "olimbera, evîn."
kürtçe, türkçe, lazca ve çerkezce ağlasam ve defalarca boşalsa da yaşlar gözlerimden
hani diyorum ki ölünse uğruna bu aşkta
bu aşk kalbimdeki kırık, hayalimdeki enkaz, avucumdaki nasır ve
izi sonsuzluk getiren bir yaradır.
bu kadar olmazlar içinde Bünyamin'e notlar;
ey açılmayan kapım, çalmayan telefonum, sorulmayan hatrım,
susuz çiçeklere özenip soldurmaya gayret ettiğin pencere önü saksı çiçeklerimin mahzunluğu
ve her dilde yok oluş, binbir emekle büyütülmüş evlatlar hayırsızlığında
oysa ne iyi niyetler biçilmiş ne de tersi fenalıklar reva görülmüştür bu yaşanmış veya yaşanmamışlıklara.
körler gibi, ızdırap verici haller gibi ve umrunda olmadığımız insanları umursamaktan yorgun ben veya biz
başka ağızlarda daireler çizen dillerden sevildiğimizi duymayı bekleyerek geçirdiğimiz koca bir ömürde hiçbir yere varamayışımıza tek sebep bu değersizlikleri kovalamamızdır.

oysa biraz kötü olunabilir, biraz can yakılabilirdi.
düşlere babalık etmekten geliyorsun anladım.
kırılmış düşlere babalık etmekten.

bu da Bünyamin'e vedadır.

esra demirci

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Konumuz: "Zelda'ya özlem"

güzel balkonlarda peydah edilir,
tüm güzel ölümler.

esra demirci

fuck the system bey abiler.






serçe parmağımda ölümünü gördüğün karınca;
burada seni öldürmeyişimde bulduğun mutluluk 
ve bitmiş sandığın katliamın müjdesi ile döneceksin yuvana
burada ölen yalnızca tahammül ve aciz insanlık artıkları
bunları bilmiyorsun ve ben karşında derin devlet tarafından ezilmiş büyük karıncayım.
onların serçe parmağında ölümümü gördüğüm ve buna rağmen beni öldürmedikleri veya bunu erteledikleri için
senin gibi müjdelerle döndüm yuvama
üçer beşer doluştuk aynı sizler gibi.
sizleri yalnızca şekerimize ortak oluyorsunuz diye yok ediyoruz, edeceğiz de.
işte bu güç döngüsü içerisinde sıra biz büyük karıncaların katlinde.
varoluştan beridir gelen eksik adalet ile siz de öldünüz, biz de, kalplerimiz de.

esra demirci



7 Ağustos 2012 Salı

hayalimin adı: Mavi.

durgun bir denize benzer yüzün
ayrılık vaktinde sen 
öylece karşımda 
ve ölüyorken ben 
işte o kadar kıpırtısız
o kadar mavi
o kadar.

esra demirci

Yeditepe İstanbul-Ali'ye mektup.

taze güllerle bezenmiş kalbi/kalbi diyorum olsa olsa yokluğu denktir ölüme. bir filmde görmüştüm Ali vardı, Ali adıydı. Sessizlik ona o sessizliğe yakışırdı. Bir zamanlar inanmış bir nedene, niçine. Ne vakit izlesem bir şeyler anlatmak ister gibi sıyrılırdı ekrandan ve sıyırırdı kuralları ne ala. Demir parmaklıkları aralayıp vatanı sevmişliği, zaman zaman toprakla sevişmişliği vardır ki sorma./Sorma , cevaplar hep yasaklı.

ey benim güzel pencerem. beklemekle eskittim ben seni tıpkı Ali gibi, kendim gibi.

kimse bizi hatırlamayacak 
-ne dersin sebepsiz ölsek mesela
kimse bizi hatırlamayacak
-ne dersin sebepsiz ölsek ve anımsanmasak mesela.

esra demirci